21 Mayıs 2016 Cumartesi



SAHİBİNE ACIDAN BAŞKA BİR ŞEY KATMAYAN 
 BU BLOG SONSUZA DEK KAPATILMIŞTIR. 



29 Nisan 2016 Cuma

yarattığın boşluğu kapatmak için kaç kamyon gerekir hesaplamayadım
bir yanan bir yanmayan mutfak lambası ile kaç totem yaptım kim bilir?
sen uyuyana kadar anlattığım saçma masalları özledim
saçmalığın kendisi olunca insan saçmalayamıyor bile
kaçmak için çok uyudum
kaçamadım...
tekrar şiire başladım
yaşlandım
çok düşündüm
yine anlamadım
en çok saçımla oynasana demeni özledim.
elimi uzattım
yoktun...
nedenlerin çoktu
bir şey diyemedim
ben anlatamadım sen de sormadın

gittin...
kendimle çok konuştum
bazen sesli, olabildiğince desibelli

sarılırım yine paketteki son sigaraya
o yanar ben yanarım.

19 Nisan 2016 Salı

acı, besledikçe evrimleşiyor
domino etkisi gibi en sonda olsam da buluyor
boylu boyunca seriliyor her hatıra
en korunaksız yerinden vuruyor
vurdukça nasır bağlıyor yüreğin
gözyaşlarıyla vaftiz ettiğimiz bir gün daha bitiyor.
senden benden büyük bir şeyin savaşı bu.

en olmadık zamanda gidiyor
uzaklaştıkça büyüyor
büyüdükçe eziliyorsun
ezildikçe isyan ediyorsun aşka

ziyadesiyle geliyor nedenler
eli boş gidenini görmeden bir gün daha bitiyor.
rastgele bir şarkı çalıyor
sana yoruyorum
ansızın bir hayal geliyor
sana yoruluyorum

gri bir renk olmaktan çıkıyor zamanla
yokluğuna demir atan bir gün daha bitiyor.


16 Nisan 2016 Cumartesi

Asfalttan çıkan bir çiçek kadar özgürsün şimdi
Üstün başın zift karası
Kaç kere ezildik bu ıssız yolda
Kaybeden bilir.

Kadıköy sahili mabedimdir artık
Ellerin kadar olmasa da denizin meltemi ısıtır yüreğimi
Kör bir derviş gibi yollarla konuşurum,
gözlerin rehberim labirent sokaklarda.

şuursuz bir kehanet uyandırdı uykumdan
kapat ışıkları,
bütün günahlar saklansın ardımda
kapat ışıkları,
güneşin rengini sadece çocuk kitaplarında göreceğim.

bitmez bir gecenin sonunda
başıma yıkıldı gökyüzü
bu enkazda yıldız topladım saçlarına taç yapmak için
öldürdüğün bütün umutların başı sağolsun
bir sigara yakıp gidiyorum onlarla beraber
şairin de dediği gibi
“seni sevmediğim zaman sevdiğimi anlayacaksın”.

satır aralarında sana adanmış hayaller gizli
hudut kapısında vurulana dek
her şiir sana iltica edecek
korkma kimse bilmeyecek seni ne kadar sevdiğimi
toplamı hiçbir zaman ben etmesem de
ben şimdi günleri sana bölerek yaşamaya devam edeceğim.
yaşamak buysa eğer…








26 Mayıs 2013 Pazar


"izmir’de polonya’yla milli maçımız vardı. bu maç yöneticiler için de halk için de çok önemli bir maçtı. çünkü o maçta kazanırsak bir moral kaynağı olacaktı halka. ve o maçı biz 1-0 kazandık. maçtan sonra halk -biz otobüse bindik- halk neredeyse otobüsü omzuna alcak, öylesine coşkulu. o sırada pencereden dışarıya bakıyorum ben, bir baktım bir çocuk kalabalığın arasından fırlayıp geldi. zıplaya zıplaya şeye de vuruyor, metin abi! metin abi! diyor bana diyor ayakkabının bağını verir misin… şimdi ben napayım napayım derken bizim otobüs hareket etti o sırada bir baktım ki çocuğun ayakları çıplak. ya çıplak bir çocuk bizden ayakkabı bağı istiyor. ondan sonra düşündüm dedim ki abi biz ne işe yarıyoruz acaba? biz bu işi yapıyoruz da kimin için yapıyoruz, kimin yararına yapıyoruz?”  metin kurt

Hakan Vreskala - Dağılın Lan

22 Ocak 2013 Salı

END:CIV

END:CIV (TR Altyazili) from ToddTheFrog on Vimeo.



Şiddetsizlik sadece sizi koruyan polis olduğunda işe yarar. Polis korumasının yokluğunda, şiddetsizlik intihara çok yakındır.
İtiraf edildiği gibi şiddetsizlik bütün zamanlar ve yerlerde gerçek değildir. Colin Turnbull’un tanımladığı gibi Afrikalı Pigmelerin arasında, insanlara karşı ölümcül şiddet hemen hemen bilinmemekteydi. Diğer göçebe avcı ve toplayıcı toplumlarda, insanlar kimi zaman bir diğerini kavgalarda öldürür, ancak asla bir diğerinin toprağını zaptetmez veya sistemli olarak kabileleri. Bu koşullar altında, şiddetsizlik yaşam mücadelesi ile uyuşmaz.
Fakat, gerçeğe uygun olarak, eğer tekno-endüstriyel sistem yıkıldığında veya yıkıldığı zaman bu koşullar yürürlükte olacak koşullar değiller. Dışarıda bir çok tehlikeli adam olacak: Naziler, Cehennemin Melekleri, Ku Klux Klanları herhangi bir gruba ait olmayan birçokları. Sistem çöktüğü vakit ince sisin içinde kaybolmayacaklar. Hala etraflarda bir yerlerde olacaklar. Demiş olsalar bile muhtemelen kendi yiyeceklerini yetiştirme konusunda mükemmel olamayacaklar ve denemeyecekler çünkü bu tarz insanlar başka birinin yiyeceğini almaya kendi yiyeceklerinin yetiştirmekten daha uygun bulacaklar. Ve hırçın oldukları sürece, hatta yiyeceğine ihtiyaçları olmamasına rağmen.
Şimdiki koşullar altında barışçıl ve yumuşak tavırlı insanların çoğu da, yiyecek için veya yiyecek yetiştirebilecek iyi tarım toprağı bakımından çaresiz olduğunda hırçın insanlara dönebilir. Yiyecek eksiklikleri, köylülerin hala kendi kendilerine yeterli oldukları dünyanın şu an geri kalmış olarak tabir edilen yerlerinde kritik olmayabilir, fakat tarımın tamamen pestisitlere, kimyasal gübrelere ve traktörler için yakıta (diğer şeylerin arasında) bağımlı olan endüstriyel şehirlerde ve çok az insanın kendi yiyeceğini yeterli olarak yetiştirme yeteneğine sahip olduğu şehirlerde, yiyecek eksiklikleri, sistem çöktüğünde kesinlikle çok şiddetli olacak.
Hatta tartışmanın hatrı için endüstriyel şehirlerde yeterli ekilebilir alan olduğunu böylece insanların, teoride, kendi yiyeceklerini ilkel metotlarla yetiştirebileceklerini farz edelim. İşler durumdaki devletin yokluğunda, kent sakinlerini kırlara dağıtacak bir yol olmayacak ve sistematik olarak her aile kendi toprağını tahsis edecek. Netice olarak, kaos ve karışıklık olacak. Bazı insanlar kendileri için çok ya da en iyi toprağı zaptetmeye çalışacaklar, diğerleri onlara karşı çıkacak ve ölümcül kavgalar başlayacak. Silahlı gruplar kendi korunmaları için veya saldırgan maksatlı kişiler için organize olacaklar. Eğer bu sistemin çöküşünden hayatta kalmak istiyorsan, kendini silahlandırman ve silahını yeterli olarak kullanmaya hazır olman en iyisidir. Bu fiziksel olduğu kadar psikolojik olarak da hazır olma anlamına gelmektedir.
Silahlı olman ve kendini korumak için dövüşe hazır olman, sadece hayatta kalman için önemli bir koşul olmayacak, senin görevin olacak. Naziler, Cehennemin Melekleri, Ku Klux Klanları özgürlüğün en tehlikeli düşmanları olmayacak. Çünkü bu insanlar itaatsiz, kavgacı, kanunsuzdur, büyük, etkili örgütler yaratmaları olasısızdır. En tehlikelileri, şimdiki sistemin omurgasını oluşturan insanlar olacaktır, disiplinli örgütlerde yaşamaya adapte olmuş insanlar: burjuva tipler mühendisler, iş adamları, bürokratlar, ordu subayları, bazı polisler ve daha başkaları. Bu insanlar düzeni, örgütü ve teknolojik sistemi mümkün olan en kısa sürede yeniden kurmak için endişeli olacaklar. Onların metotları Naziler ve Cehennemin Meleklerinden daha az kaba olacak, ancak hedeflerinin testi için bunlar önemli olduğunda, güç ve şiddet kullanmaya tereddüt etmeyecekler. Bu insanlara karşı kendinizi fiziksel olarak korumaya hazır olmalısınız.
Theodore Kaczynski