22 Ağustos 2011 Pazartesi

Adı Hoşçakal

tanrılar gidiş yoluna puan vermiyor
taşıdığımız taşlar hep kafamıza düştü
isyana mecal mi kaldı sisifos
yüreğin depreminde
solunum yolları kör düğüm
eller titrek
richter şaşkın
seni benden alsalar
yine bir eder mi?
ben beni terk etsem
nehirlere karışsam
denizler kabul eder mi?
tasvirlere sığmıyor
taşıyor keder
sonbaharın amortisi belli belirsiz bir tebessüm
yırtılır gözümün perdesi
üstüme düşer geceler
kuşanırken kifayetler yetersizliği
boylu boyunca uzanır sus
sen bilmezsin buraları
yanlış anlaşılmasın diye
insanın yüzüne bile bakılmaz
elalem ayıplamasın diye
musibet bir özleme sarılır bira şişeleri
yolu düştür
teni veba
adı hoşçakaldır buraların

18 Ağustos 2011 Perşembe

istedin baharı getirdim
istedin güneşler doğurdum
istedin  şairlerin parmaklarını kırdım
istedin şiirler yaktım
istedin bir adam öldürdün.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

ne dedim ki ben şimdi

 nasıl başlasam nerden başlasam bilemiyorum.
 sanırım en geçersiz sebep bir şeyi bilememek. hayata nerden başlayacağını nereye savrulacağını bile... samimiyetime kendimi öyle bir inandırmışım ki benden çok daha samimi insanların olabileceğini geç fark ettim ve bu insanların hayatlarının yaşanılabilir olduğunu görmem tam bir facia .  günümüzün rock starları bu insanlar. her an ulaşabilecekmişiz gibi duran binlerce takipçisi olan yüzlerce facebook arkadaşı olan ve her yaptığı takip edilen insanlar.

 bir çoğumuzun hayaletten farkı yokken onlar yaptıkları iyi veya kötü yorumlanan insanlar. sanırım ilgi kütlesel bir şey ve hepsini bir yere kanalize edersiniz diğer insanlar için yalnızlık baki kalıyor. her mahallede bir milyoner olmadı ama her mahallede bir tane isimsiz artist oldu.  bu kadar global bir etkileşimde olduğumuz sosyal kelimesinin sakız olduğu bir çağda hepimiz bir kara kutuyuz aslında biriktirdiğimiz, sakladığımız o kadar çok şey var ki. ve biz aslında kaybedenler kulübü bile değiliz sinyorita biz yalnızlar kulübüyüz.
 aidiyetlik duygusu büyüme hormonunda bağımsız işleyen hatta körelen çoğu kez zaman mekan kavramı allak bullak olan varlığının sebebiyetini bile hayatındaki herhangi bir varlığa adayamamış insanlar. bu bir seçim değil sinyorita

 hayat öyle kişisel gelişim kitaplarındaki öğütler gibi de değil, karma felsefesi de değil, hele hele arkadaş çevrenin realitesi hiç değil. bildiğin sosyal darwinizmin kuduz köpekleri ile dolu hayat.
 hayat boktan evet öyle bir bok ki pollyanna bile bileklerini keser, psikologlar çıldırır. palyaçolar makyajlarını silmeden uyur.


 ahaha carpe diem aşkım carpe diem diye dolaşan ibibikler hayatı moda dergilerinden, dizilerden takip edenler bunu hiç bir zaman göremez. ha bu durumu belki bazıları bilinçli yaşıyor haz alıyor bu boktan. ama kimisi hiç de haz etmiyor kimisi eylemsizliğin gücüne inanmış kimisi yorgun kimisi hep mağlup bu pislikten.
 
 bir sabah her şeyin güzel olacağı ile uyutulduk yıllarca. sen savaşmadan kimse senin için savaşmıyor zaten evrim buna izin vermez. zayıf olan her zaman ölmeli ise medeniyetinizin canı cehenneme. insan sadece homurdanan bir hayvandır sinyorita.

 ben sizin ailenizle yenen sabah kahvaltınız olmayacağım çünkü ben toplumsal yaşamın düzmece bir çıkarcılık olduğunun insanın doğaya karşı bir başkaldırı olduğunun farkındayım. ben kelimesinin özündeki narsistlik bile insanın diğer insanlardan nefret etmesi için yeterli olabiliyor bazen. insan olmanın erdemi varoluşçuluktan önce var etmekten gelir. yok edilen, sömürülen,  paralı uşakların kendine özgürüm dediği bir kara parçasında hangi güç beni kahkahanın tonundaki saflığa inandırabilir.


 asıl sorulması gereken soru biz bir şeye imreniyoruz ama neye? çoğumuz bu sorunun cevabını bulamadan ölecek.

 işte 21. Yüzyıl denilen uygarlık ve teknoloji çöplüğü tam da buna isabet etmektedir. bizler televizyon ve medya ile uyutulan zombileriz. sokak sokak taze et peşindeyiz pazardaki tüketiciler bizim ütülemek istediğimiz beyinlerle dolu. her gün birbirine benzemesi için defalarca bilgi kirliliğine maruz kalan insanlardan uyum sağlayanını kendimize yakın, uyum sağlamayanını öteki kabul ediyoruz. artık aynı ayakkabı modelleri gibi aynı insan modellerini de her köşe başında görebiliyoruz. üzerindeki hakimiyet kolaylaşsın diye insanın doğasına aykırı bir cinayet işleniyor yüzyıllardır. insanlık tek bir forma dönüştürülüyor. boka.

7 Ağustos 2011 Pazar

Yeraltından Sesler Korosu

bu gece bir kadın öldüreceğim
biriktirdiğim bütün şehirler şahidim
sarmaşıklar kimseye sırnaşmayacak
kurumuş dudaklarını yaseminler saracak
rahmini yırtarken prematüre sahiler
kan kusacak toprak
apansız bir iftiranın hasadını yiyecek kargalar
sürgün yemiş istikametinin ibresi mahşeri gösterecek.


bu gece bir çocuk öldüreceğim bütün aşkları şahidim
esaretini sırrına sarıp aç köpeklere atacağım
göğsünde ayrık otları bitecek
karanfiller hasedinden intihar edecek
sorgusuna sual edilmeyecek el tutuşmaların
nadasa bırakılacak ayak sesleri
pollyanna bileklerini keserken
balıkçılar psikologları dövecek
akıl hastanelerine daha yakın olacak evler
kim daha çok seviyorsa sevdiğiyle kalacak
dance me to the end of love çalacak bütün radyolar
.
 

3 Ağustos 2011 Çarşamba

İzinsiz Gösteri


Sen dinlesen de
ben anlatamadım kendimi
bari bir sigara ver de muhabbet koyulaşsın
kimi sevdiysek yandık köşe bucak
isi kaldı elimizde
izi kaldı yüreğimizde
onlar bilek kesenler
kilometrelerce uzaktan tanırsın
kelimelerinden, gözlerindeki ferden, şakaklarındaki enkazdan
onlar intiharı bile eline yüzüne bulaştıranlar
ölmeyi bile nedene bağlayanlar
bilmezler…
ölmek kefilsizdir.
yalnızlık şiirlerde ritüeldir
kurbanın gözleri açık
bilinci bıçak sırtı
akıl, o zaten hiç var olmadı
yürek desen komada
kıyametimin nüshası kayıp
aile kasabı bir seri katil lakabı
kader ile kederin bu kadar benzemesine
ne demeli?
sen ve ben tesadüf olamaz.
yağmura dur bugün yağma
şemsiyem yok diyemezsin.
ben sana aşkın muhasebesini yapamam sevgilim
bütün organlar iflas ederken
neden kalp kriz geçirir hiç düşündün mü?
sana tek tavsiyem
çocuk parklarına yakın olmasın evin
boşken çok şey anlatırlar
deccalin niyeti belli
ha sen, ha ben ne fark eder.
boğazına yumruk yemiş gibi kitaplar
hiçbir ayette yok münasebetinin karşılığı
tanrı? …
o zaten bütün best seller yazarlar gibi şöhretini perçinliyor.
şairin duası şiirdir sevgilim
oku! Bu bir emirdir
sev! Bu bir eylemdir
aşık ol! Bu bir izinsiz gösteridir.