17 Ağustos 2011 Çarşamba

ne dedim ki ben şimdi

 nasıl başlasam nerden başlasam bilemiyorum.
 sanırım en geçersiz sebep bir şeyi bilememek. hayata nerden başlayacağını nereye savrulacağını bile... samimiyetime kendimi öyle bir inandırmışım ki benden çok daha samimi insanların olabileceğini geç fark ettim ve bu insanların hayatlarının yaşanılabilir olduğunu görmem tam bir facia .  günümüzün rock starları bu insanlar. her an ulaşabilecekmişiz gibi duran binlerce takipçisi olan yüzlerce facebook arkadaşı olan ve her yaptığı takip edilen insanlar.

 bir çoğumuzun hayaletten farkı yokken onlar yaptıkları iyi veya kötü yorumlanan insanlar. sanırım ilgi kütlesel bir şey ve hepsini bir yere kanalize edersiniz diğer insanlar için yalnızlık baki kalıyor. her mahallede bir milyoner olmadı ama her mahallede bir tane isimsiz artist oldu.  bu kadar global bir etkileşimde olduğumuz sosyal kelimesinin sakız olduğu bir çağda hepimiz bir kara kutuyuz aslında biriktirdiğimiz, sakladığımız o kadar çok şey var ki. ve biz aslında kaybedenler kulübü bile değiliz sinyorita biz yalnızlar kulübüyüz.
 aidiyetlik duygusu büyüme hormonunda bağımsız işleyen hatta körelen çoğu kez zaman mekan kavramı allak bullak olan varlığının sebebiyetini bile hayatındaki herhangi bir varlığa adayamamış insanlar. bu bir seçim değil sinyorita

 hayat öyle kişisel gelişim kitaplarındaki öğütler gibi de değil, karma felsefesi de değil, hele hele arkadaş çevrenin realitesi hiç değil. bildiğin sosyal darwinizmin kuduz köpekleri ile dolu hayat.
 hayat boktan evet öyle bir bok ki pollyanna bile bileklerini keser, psikologlar çıldırır. palyaçolar makyajlarını silmeden uyur.


 ahaha carpe diem aşkım carpe diem diye dolaşan ibibikler hayatı moda dergilerinden, dizilerden takip edenler bunu hiç bir zaman göremez. ha bu durumu belki bazıları bilinçli yaşıyor haz alıyor bu boktan. ama kimisi hiç de haz etmiyor kimisi eylemsizliğin gücüne inanmış kimisi yorgun kimisi hep mağlup bu pislikten.
 
 bir sabah her şeyin güzel olacağı ile uyutulduk yıllarca. sen savaşmadan kimse senin için savaşmıyor zaten evrim buna izin vermez. zayıf olan her zaman ölmeli ise medeniyetinizin canı cehenneme. insan sadece homurdanan bir hayvandır sinyorita.

 ben sizin ailenizle yenen sabah kahvaltınız olmayacağım çünkü ben toplumsal yaşamın düzmece bir çıkarcılık olduğunun insanın doğaya karşı bir başkaldırı olduğunun farkındayım. ben kelimesinin özündeki narsistlik bile insanın diğer insanlardan nefret etmesi için yeterli olabiliyor bazen. insan olmanın erdemi varoluşçuluktan önce var etmekten gelir. yok edilen, sömürülen,  paralı uşakların kendine özgürüm dediği bir kara parçasında hangi güç beni kahkahanın tonundaki saflığa inandırabilir.


 asıl sorulması gereken soru biz bir şeye imreniyoruz ama neye? çoğumuz bu sorunun cevabını bulamadan ölecek.

 işte 21. Yüzyıl denilen uygarlık ve teknoloji çöplüğü tam da buna isabet etmektedir. bizler televizyon ve medya ile uyutulan zombileriz. sokak sokak taze et peşindeyiz pazardaki tüketiciler bizim ütülemek istediğimiz beyinlerle dolu. her gün birbirine benzemesi için defalarca bilgi kirliliğine maruz kalan insanlardan uyum sağlayanını kendimize yakın, uyum sağlamayanını öteki kabul ediyoruz. artık aynı ayakkabı modelleri gibi aynı insan modellerini de her köşe başında görebiliyoruz. üzerindeki hakimiyet kolaylaşsın diye insanın doğasına aykırı bir cinayet işleniyor yüzyıllardır. insanlık tek bir forma dönüştürülüyor. boka.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder